Tarih: 13.11.2025 19:50

“ITU VE GLOBALGAP” DOĞAL YAŞAMIN CAN DAMARI:”SU”

Facebook Twitter Linked-in

Değerli okurlarım…

Bir önceki yazımda, yaşadığımız bölgeyi örneklendirerek, büyük çoğunluğu zeytin bahçelerinden oluşan tüm tarımsal üretim alanlarının yok edilmemesi ve bu üretimleri yaparken doğal kaynakların kirletilmeden, tasarruflu bir şekilde etkin kullanımı ile ilgili konulardan bahsetmiştim.

Takdir edersiniz ki, sosyal yaşamımızda, sanayi işletmelerinde, tarımsal üretimde ve benzeri alanlarda doğal kaynaklar ile bir şekilde temas ediyoruz. Tabi ki, bu kaynakların tüketiminde tasarruflu olmanın ve etkinlik sağlamanın başlıca görevlerimiz arasında olduğu aşikar. Bilinçli olan her tüketicinin farkında olması gereken bir zorunluluk.

Ancak bunu yaparken, dikkat edilmesi gereken en önemli konu, içinde bulunduğumuz dünyanın, yani sonsuza dek ihtiyacımız olan doğal kaynaklarımızın kirletilmemesidir.

Bir ziraatçi olarak, kirlenmeye etki eden faktörlerin önemli bir kalemi olan tarımsal üretim faaliyetlerinin, doğaya karşı olumsuz etkilerinden bahsetmek istiyorum.

Türkiye'de "ITU", dünya genelinde ise "GLOBALGAP" adı verilen İyi Tarım Uygulamaları Standartları bu konuyu derinlemesine ele almaktadır.

Bu standartlar, tarımsal üretim alanlarının seçimi, üretilen ürünlerin türüne göre tarımsal uygulamalar, hasat faaliyetleri, bahçe içi ya da bahçe dışı (soğuk hava depoları ya da paketleme evlerine) sevkiyatlar, depolama, paketleme işlemleri ve tüketici noktalarına yapılan sevkiyat koşullarının, hangi prosedür ve talimatlara göre olması gerektigini düzenleyerek, çevre ve iş güvenliği, hijyen gibi konuların gerekliliklerini belirlemektedir. Bununla ilgili olarak, yenilikler olduğunda, versiyon değişikliği yaptığı cheklistler (kontrol listeleri) hazırlamakta, işletmelerin yapmış olduğu iç denetimleri kontrol edebilmek adına dış denetimler planlayarak, işleyişin standartlar dahilinde olup olmadığının, atamış olduğu yetkili personel tarafından denetiminin yapılmasını sağlar. (Güncel cheklistlere ulaşabilmek için internet arama motoruna "İTÜ checklist 2025" ya da "GLOBALGAP checklist 2025" yazılarak, bakanlık sitesinden ulaşılabilir.)

Bu yazımda standartların tüm detaylarını tek tek ele almak mümkün olmayabilir. Ancak bazı tarımsal uygulamalardan olumsuz etkilenebilen doğal tatlı su kaynakları konusundan bahsetmek isterim.

Tarımsal Sulama Tekniklerinin Etkileri:
Sulama, ziraatin vazgeçilmez bir uygulamasıdır. İhtiyaç duyulan sulama suyu miktarı, yetiştirilecek ürüne, bu ürünün kök çeşidinin isteklerine, toprak yapısına ve iklim koşullarına göre farklılık gösterir ve sulama suyu miktarının hesaplaması yapılırken, bu kriterler bir bütün olarak ele alınmalıdır. Ancak günümüzde hala yetiştiricilik yaparken, bu kriterlerin bazılarına dikkat edilmediğini gözlemlemekteyiz.

Geleneksel tarım yapan üreticiler, salma sulama ile yapılan uygulamaların daha faydalı olduğu, yani bitkinin daha iyi sulandığını düşünebilmektedir. Fakat bu kesinlikle yanlış bir bakış açısı olmakla beraber, tam aksine, hem bitkiye, hem toprağa, hem de yeraltı su kaynaklarına zarar verebilen bir yöntemdir.

Salma sulama ile verilen su, ağır bünyeli (geçirgen olmayan) topraklarda, gerektiğinden fazla süre bitki kök boğazında kalır ve bu durum bitkide kök boğazı çürüklüğü oluşmasına neden olur. Ortam neminin de yüksek olması, diğer fungal (mantari) hastalıkların oluşumuna ve zararlı organizmaların bitkiye konuşlanmasına davetiye çıkarır ve bitki zayıflamaya başlar. Ayrıca ortamdaki aşırı su, topraktaki kimyasal reaksiyonları hızlandıracağından, toprak yapısının içeriğini de olumsuz yönde değiştirir.

Hafif bünyeli (geçirgen) topraklarda salma sulama yapılırken ise, yine su miktarı fazla olacağından, suyun toprak derinliklerine akışı hızlanır ve toprağın yıkanmasına, yani toprakta mevcut olan besin elementlerinin, bitkinin ulaşamayacağı noktalara taşınmasına sebep olur. Ayrıca yine kimyasal reaksiyonlar sebebiyle topraktaki mevcut tuzu, kök bolgesine yaklaştırarak, bitkinin zarar görmesine ve toprağın çoraklaşmasına yol açar. Derinliklere doğru ilerleyen fazla su ile taşınan elementler ise, yeraltı sularına karışarak, akarsu, göl ve barajlara kadar ulaşır ve dolayısıyla içme suyu olarak da kullanılan bu kaynakların kirlenmesi kaçınılmaz olur.

Bunlarla birlikte, son yıllarda yaşanan iklim değişiklikleri sebebiyle barajlarımızdaki su seviyelerinin azalmasının yanında, tarımsal faaliyetlerde salma sulama yapmak, gerektiğinden fazla miktarda su tüketerek kaynaklarımızı boşa harcamak, geleceğimizi tehlikeye atmak demektir.

Sulama yöntemi olarak, mini sprink ya da damlama sulama yöntemlerinin tercih edilmesiyle ise, bitkiye, toprak yapısına ya da yeraltı sularına etki eden tehditlerden uzaklaşmak mümkün olacaktır. Yukarıda bahsetmiş olduğum kriterlerin tamamı göz önünde tutularak, bitkinin ihtiyacı olan su miktarı hesaplanabilir, gerekli olan miktar kadar sulama yapılabilir ve dolayısıyla fazla sudan kaçınıldığı için toprağın yıkanıp fakirleşmesinin ya da yapısının bozulmasının önüne geçilmiş olur. Ayrıca buharlaşmanın sebep olacağı su kaybı miktarı azalmakla beraber, topraktan gübreleme ve ilaçlama uygulamalarında, sulama suyuna katılan besin elementlerinin ya da bitki koruma etken maddelerinin, bitkinin kullanmadığı atıl su ile birlikte yeraltı sularına karışması engellenmiş olur.

Bu sebeplerledir ki, toplumsal bilinçlenmenin hızlandırılması gerekir. Tarım Bakanlığı, İTU ve GLOBALGAP standartları ile bu konularda önlemler almaktadır. Ancak öncelikle tarımla uğraşan gerçek kişi ve tüzel kişi kuruluşlarının, bu standartların öğretilerini tarımsal faaliyetlerine dahil etmeleri, insanlığın ve tüm doğanın korunmasına katkı sağlayacaktır.

Sonuç olarak, her gün düşünmeden kullandığımız doğa bizim geleceğimiz. Onun dengelerini bozmak, yaşadığımız ve yaşamak zorunda olduğumuz dünyayı yok etmek demektir.

Evimizden olmamak için, hep birlikte duyarlı olalım…

Saygılarımla...
Ziraat Mühendisi Murat GÜLEÇ

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —